Dans Dans Dans ^_^

Bugün canım sıkkın yaa kendimi video izlemeye verdim..Başlıktan da tahmin edebileceğiniz gibi dans videoları izledim. Ama öyle önüme gelenleri değil, So You Think You Can Dance adlı programdan beğendiğim koreografileri tekrar izledim. Ben bu programı çok severim yaa ne danslar ne dansçılar var :D özellikle 4. sezondan Mark Kanemura'ya bayılırdım :D

Ekleyeceğim videolarda ona da yer vericem tabii ki. Bu çocuk sanırım Hawaii'den katılmıştı yarışmaya. O bakışları, deli manyak hareketleri, bence muhteşem dansıyla çok iyiydi yaa :D

Çok da şirin ama di mi yaa bence öyle ne biliyim :D

Neyse burdan sonra videolar var, aralarına yorum da yazmayı düşünüyorum bakalım siz de videoları beğenir misiniz???







Bu koreografinin adı "Addiction" ben her izleyişimde etkileniyorum. Dansçıların isimleri Kayla ve Kupono. Kupono da Hawaii'dendi sanırım 5. sezondaydı. Onun o bakışları var ya offff bişey diyemiyorum :D







Yine Kayla ama bu sefer Jason'la..Bu koreografiye de bayılıyorum ama keşke video kalitesi daha iyi olsaydı :(







Yine mi Kayla yaa??? Demek ki ben bu kızın dansını sevmişim :D Bu kez de Evan'la.. Bu koreografi bende dans etme aşkına neden olmuştu ama nerde bende o yetenek???







Bu 3. sezondan Lacey and Kameron. Tüylerimi diken diken eden bir dans, nedenini bilmiyorum ama çok etkileyici...Keşke daha iyi bir video olsa ama youtube sürekli videoları sildiği için ancak bunu bulabildim...







İşte Mark heheheh :D aslında bu videonun da daha kalitelisi vardı ama youtube bey silmiş ne yazıkki... Kızımızın adı da Chelsie :)







İtiraf ediyorum bu koreogrifinin en sevdiğim tarafı Mark'ın yüz ifadesi :D kızımızın adı Courtney ama Mark'ı izlediğim için çok dikkat etmemiş olabilirim ona :D







Katee ve Joshua.. Hip hop ve aşk :D







Biraz farklı bir daldan geldi bu sefer..Çok eğlenceli, kıpır kıpır yaa :D







Bunu da seviyorum yaa belki şarkıdan belki başka birşeyden dolayı..Özellikle sonlara doğru Karla'nın Jonathan'ın boynuna asılı kaldığı kısım çok hoşuma gidiyor :D







Bu videonun daha kısası vardı ama bulamadım yaa :( neyse Sabra ve Dominic karşınızda. Size küçük bir dedikodu veriyim mi?? Bu ikisi yarışmadan sonra gerçek bir çift olmuşlardı :D

Yaa aslında daha çooook var da uykum geldi hem, hem de bazı videoları bulamıyorum. En iyisi şimdi bunu böyle bırakıyım artık sonra bir de ikincisini yazarım bu yazının ne dersiniz???

İyi geceler, jalga :)

16 Wishes... Hööö!!!

Yok arkadaş yaşımız gelmiş artık bilmem kaça...Ergen filmleri falan izlemek saçma oluyor dimi??? Justin Bieber dinlemek gibi bir şey haha :D :P Ayy yok fazla oldu yaa bu film onun kadar kötü değil miydi ne??

Neyse bee çok uzattım lafı :D

Bugün kendi halimde oturup sıkılırken, biraz çizgifilm izliyim diye (özellikle Milo ve Balık Oltası çok eğlenceli yaa :P ) Disney Channel'ı açtım. Bu arada hemen belirteyim çizgifilmlerin çocuklar için olduğuna inanmayan bir insanım ki bunu daha önce de söylemiştim :D

Neyse filmin konusu kısaca şöyleydi efenim: Abby 16 yaşına girecek olan bir ergen :D Doğumgünü sabahı uyanıyor, ailesini hafiften tersliyor (Amerikan filmlerindeki her ergen gibi) 16 yaşına girdiğini bunun çok önemli olduğunu ve hayatında bir kere yaşayabileceği bir şey olduğunu söylüyor (neden? 15 yaşına kaç kere girmiş ki?) Sonra buna bi tane peri gibi bişey (ki filmde sevdiğim tek karakterdi ama çok şapşaldı) 16 tane dilek mumu veriyor. Bu mumlar Abby'nin daha önce yaptığı 16 maddelik bir listeyle bağlantılı falan filan. İşte ergen tayfasına 16 yaşının önemli olduğunu, gençliğin tadını çıkarmaları gerektiğini, yaşları ilerlediğinde pişman olmamak için iyi yaşamaları gerektiğini falan söylüyor...

Benim asıl bahsetmek istediğim Amerika'da 16 yaş neden her filmde dönüm noktası olarak gösterilir ki??? 16 yaş çok mu önemli?? Bizde de öyle mi yaa?? Eee bize niye haber gelmedi??? Ben neden bu kadar çok soru sordum??? (ergen filmi izleyince devreler karıştı bende saçmalamaya başladım...)



Ben 16 yaşına girdiğimde evdekilere böyle trip atamamıştım yaa :) Annemin karşısına geçip de: "Anneee ben 16 yaşına girdim, bu hayatta bir kere oluuuuuuur..." diyememiştim. Onun yerine annem "Hayaaaaaaaal!!! Çabuk mutfağa gel, büyüdün artık yıka şu bulaşıklarıııııı......" dedi :P :P

Yok canım yaa annem o kadar acımasız değildir :D

Sonra öyle süper bir parti de vermedim. Benim partilerim hep küçüklüğümde kalmıştır. Annem poğaçaları börekleri fırınlar, pastayı yapar, arkadaşlarımı da çağırırdı, mum üflemece yemece içmece :D :P Bütün arkadaşlarım yemiştir annemin poğçacıklarından :D Ama 16. doğumgünümde parti yaptığımı hatırlamıyorum. Arkadaşlarımdan gelen mesajlarla geçiştirilen bir doğumgünüydü sanırım :D :P

 

Haa bir de bu Amerikan filmlerinde, esas oğlan ya da kızın özel bir gücü falan varsa hep 16 yaşında ortaya çıkar dimi?? Yoksa ben mi yanlış biliyorum????

Neyse yaa yine ne sıkıcı yazı oldu bu amaaaan :D Okuduysanız sabırlıymışsınız azizim :D

Ben gideyim de atanabilme ihtimalim olan bir kaç okul seçeyim en iyisi :D Bakarsınız bu sefer olur yaaa... Hadi görüşürüz :D

잘가 (jalga) bunun nasıl yazıldığını bugün Koreli çingumdan öğrendim hacı :D hadi hoşçakalın :D

Hiç Güleceğim Yoktu ^_^

İşte size hiç güleceğim yoktu dedirtecek mükemmel bir fotoğraf...



Gece gece evdeki herkes uyudğu için kahkaha atamadım, karnıma ağrılar girdi :D sen ne ettin be amca elin turisti bunu okuyunca ne düşünür şimdi :D

bak aklıma ne geldi yaa :D

Bugün Twitter'da takılırken Mydestiny'nin yazdığı bi tweet dikkatimi çekti. Jensen Button için bir zamanlar deli gibi takip ederdim yazmıştı. Ben de cevap olarak Kimi Raikkonen'i takip ettiğimi yazdım. Alonso vardı, Şumi vardı falan diye gitti muhabbet.



Neyse konu bu değil aslında, konu şu...Bazen zevklerim o kadar hızlı değişiyoki ben bile takip edemiyorum :D Sonra dedim ki kendi kendime "Yaa yaz bakayım neler değişmiş sendeee??" İşte yazıyorum bakalım neler değişmiş bende.

F1 ve F1 Racing dergisi:Tam bir sene boyunca tek bir sayısını bile sektirmeden aldığım tek dergiydi. Bir dönem gerçekten çok meraklıydım yarışlara falan ama artık ilgimi tamamen kaybettim. Üniversitede 1. sınıftayken elimde bu dergiyle kampüste gezip, boş bulduğum her yerde oturup okurken, sanırım dikkat çekiyordum. Hatta beni öyle tanıyan sınıf arkadaşlarım olmuş, sonradan itiraf etmişlerdi :D Şimdi mi? Şimdi hangi pilot hangi takım için yarışıyor, en son hangi GP yapıldı, kim birinci oldu, o GP'de pol pozisyonda kim başladı, bu soruların anlamı neydi hepsini unuttuuuuum gittiiiiii :D

Tenis:İşte yine sadece bir dönem için meraklandığım bir spor dalı. Raket aldım, renkli tenis topları aldım, Hülya Avşar'ın topuklu botlarından aldım (şaka şaka :D ) Neyse ihraç fazlası (!) espri yapmadan konuya devam edelim. Aslında bu kadar alışverişin sebebi son sınıfta aldığım seçmeli tenis dersiydi ama ders dışında tenis oynamadığım yetmezmiş gibi derste de iki kere oynadıktan sonra sıkılmıştım :D Şimdi tenis raketim çantasında odada asılı duruyo, arada tozunu alıyorum pis kalmasın diye, öyle işte :D Neyse ki o derste sadece iki kere oynadığım tenis, dersten geçmemi sağladı da bi de onunla uğraşmadım :D

Futbol ve Beckham:Bunu izlemeye meraklıydım yaa. Aslında bu merakta Beckham etkiliydi. Manchester United maçlarını hiç kaçırmazdım, sonra da Real Madrid :D Hatta o derece ki Beckham Real'e transfer olurken ne kadar para kazandı, 7 olan forma numarasını neden 23 le değiştirdi, en iyi vuruşları, attığı goller, hepsini bilirdim... Hatta kitabı vardı onu bile okumuştum. Ama şimdi bi sorun bana Beckham ne yapıyor onu bile bilmem, ilgimi kaybettim azizim :D

Benjamin McKenzie: The OC'yi bilir misiniz? Cnbce'nin bir dönem en çok izlenen dizilerinden biriydi. 4 sezon sürmüştü ama sadece 3ünü izlemiştim, son sezonu yayınlanırken üniversitedeydim izleyemedim (bahaneye bak sanki esir kampındaymışım :D ) Neyse izlemeyenler için biraz bahsediyim: Orange County'de yaşayan zengin bir kesim var, işte bu kesimin ve ailesinin yaşamlarını anlatıyor.  Bu ailelerden Cohenlerin yanına Ryan diye bi varoş çocuğu gelir, bu hayata ayak uydurmaya çalışıyor. Burda Marrisa ile tanışıp ona aşık oluyor. Bir olaylar bir olaylar :) Ya daha ne anlatıyım ki aslında güzel diziydi ama Kore dizileriyle tanışınca ilgim tamamen onlara kaydı ve bu dizinin son sezonunu izlemeyi unuttum :D :D Müzikleri çok güzeldi dizinin hatta çoğu grup bu diziyle kendini tanıtmıştır. Haaa bi de diziyi izlediğim dönemde youtubeda videolarını izleyip izleyip kota aşımı nedeniyle yüklü bir fatura ödetmiştim bizimkilere :D

Facebook'taki oyunlar:Farmville, Cityville ve türevleri :D geçen yıl bayaa bi oynadım hatta 4 ay önce de oynuyodum. Ama bu aralar çok sıkıldım onlardan, yeni ufuklara yelken açtım :D yaza bakarsınız yine başlarım oynamaya hiiiiç belli olmaz yani:D

Türk dizileri: Aslında bu konuda bende bi değişiklik yok sanırım yaa. Ama yine de yazmak istedim işte. Bugüne kadar sonuna kadar hiç sektirmeden her bölümünü izlediğim bir Türk dizisi yoktur. En uzun dayandığım diziyi 30 bölüm falan izlemişimdir ki bizim diziler en az 70 bölüm sürer bilirsiniz. Uzatırlar da uzatırlar konuları, sarkıtırlar da sarkıtırlar... Haa ama final bölümlerini mutlaka izlerim, bi bakarım nasıl bağlamışlar sonunu diye :D Bir de Türk dizilerini genelde reklamlarından takip ederim. Mesela "Yaprak Dökümü" böyle reklamlarından takip ettiğim bir dizidir ama final bölümünü izlemiştim :D Ezel'i bile izlemedim sonuna kadar yaa, yani finalini tabiki izledim ama arada çooook bölüm var izlemediğim :D :D

Kabak Dolması:Şimdi bu ne alaka demeyin, bir zamanlar en sevdiğim yemekler arasındaydı çok sevgili dolma bey :D Ama şimdi sevmediğim yemekler arasında yer almaya başladı. Ondan da sıkıldım yani :D Bu aralar en sevdiğim yemek ramen :) ondan ne zaman sıkılırım ya da sıkılır mıyım bilmiyorum :D

Böcekler:Evet evet böcekler. Araştırırdım bunları falan, sonra evdekilere "biliyo musunuuuuuz peygamber devesi şöyle yaparmış, örümcek de bunu dermiş (dermiymiş) sonra değişik böceklerin fotoğraflarına bakardım internetten :D aslında bu merak nası başladı biliyonuz mu? Lise sonda aldığım biyoloji dönem ödeviyle, bir ödev hazırladım ki hocanın ağzı açık kaldı la :D ayrıntı ayrıntı kendi merakıma ne varsa araştırdım. Ama şimdi ne böceklerle ilgileniyorum ne de o zaman yaptığım araştırmaları hatırlıyorum :D

Yaaa aslında daha neler vardır da nasıl anlatcağımı bilemediğimden yazmadım :D müzik zevkim de değişti bak, artık hep Kore şarkıları dinliyorum :D bir ara sadece ingilizce dinliyordum sonra geçen aylarda sadece Türkçe dinlemeye başlamıştım, ondan sonra da Korece'ye geçiş yaptım ve artık yerimi çok seviyorum :D

Neyse hacı ben daha fazla uzatmıyım zaten çok sıkıcı da bi yazı oldu :D sabredip okuduysanız sağolun valla yaa:D

Ben bi çay içip anayasaya boğulmaya gidiyorum. Arkamdan ağlayın yaa :D

saeng-il chughahabnida Min Ho oppaaaaaa ^_^

Kore'de şu an saat 3:48 geceyarısını bile geçti yani...Takvimse 22 Haziran'ı gösteriyor...

Ve ve ve bugün Lee Min Ho'nun doğum günüüüüüüü :D Buradan Min Ho-sshi'ye sesleniyorum

saeng-il chughahabnida , saeng-il chughahabnida :D (생일 축하합니다)

Korece öğrenmem lazım ya en kısa zamanda mesela bu yaz :D Neyse bir şey daha ekleyecektim ben.







Bu videoyu "MinozTurkey" hazırlamış. Uzun zamandır bu projeden bahsettiklerini okuyordum zaten. Çok güzel olmuş ben bayıldım ve izlerken çok duygulandım gerçekten. Kendilerine sorma fırsatım olmadan buraya ekledim ama amacım sadece izlenmesi yani :D Böyle güzel bir çalışmadan kimse mahrum kalmasın istedim :D

Lee Min Ho'nun official facebook sayfasında da sürekli ekleniyor ki Min Ho izlesin diye. Umarım izler, bizim sevgimizi görür :D

Lee Min Ho, happy birthday to you :D Bir de Türkçe yazalım dimi "İyi ki doğmuşsun, iyi ki varsın da senden mahrum kalmamışız :D "

Burdan öncesini dün yazmıştım, neyse bunlar da bugün facebook'ta yayınlanan doğumgünü fotoğrafları :D

[slideshow]

bir de video ekliyim mi :D







Nasıl tatlı yaa :D yirim onu yirim (hikarunun söylediği gibi oldu bu :D ) ayrıca Min Ho me2day hesabında doğumgünüyle ilgili bi mesaj yayınlamış işte facebookta yapılan orijinal açıklama :D

Actor Lee Minho shared a photo of himself on his birthday through his personal me2day.

He wrote, “Good morning. I think the filming will go on for a while so I wanted to leave a short note. Every year, I usually spent my birthday with my fans, but I’m spending it today on set. Ah~ I feel empty.”

Lee Min Ho went on to say, “The surprise birthday party I found out about was fun, and I’m thankful for all your messages (though I haven’t read them all yet). I’ll try my hardest to talk to you all through ‘City Hunter‘. Have an awesome day! Fighting!”

Fans responded, “Be careful during the action scenes in the drama,” and “I’m enjoying City Hunter.”

Özetle; her yıl doğumgününü hayranlarıyla kutladığını ama bu yıl dizi çekimlerinin yoğunluğu nedeniyle bunu yapamadığını söylemiş. Bu yüzden boş hissettiğini söylemiş. Sürpriz partiyi öğrenince çok eğlenmiş (sanırım böyle demiş) ve bütün mesajlarımız için bize (yani hayranlarına) teşekkür etmiş. Henüz hepsini okuyamadığını da söylemiş. 'City Hunter' aracılığıyla bizimle konuşmak için en zorunu yapacağını söylemiş (ya da en iyisini ingilizcem çok parlak değil yaa :( ) Harika bir gün geçirin demiş. 'Fighting' de zaten fighting di mi? :D :P

hee bir de resim paylaşmış Min Ho'cuğum :D



Aaaaay çok tatlı yaa :D neyse ben sakinleşirken siz de videoya, fotolara falan bakın, mesajı okuyun falan. Unutmadan uyarımı da yapıyım, AŞIK OLMAK YOOOOKKKKKKK!!!

Bayıldım ^_^

bunu izleyince eklemeden duramadım :D

[youtube=http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=7cSDeEWnyts]

iyi seyirler :D

UYARI: Aşık olmayın lenn hööyyttttttt!!!!!!

Bu sefer de buna taktım...

Evet yine bişeye taktım yaa... Sabah akşam habire izleyip duruyorum...

Neyi mi? İşte bunuuuuuuu.....







Çok şirinler yaa :D Hele Onew'in "eotteohke deul sarangeul" derken o gülümsemesi, gel yanaklarımı sık diyor :D :P

Hikayeme güzel ve eğlenceli bir şarkı ararken keşfettim bu şarkıyı (kullandım da hatta okuyanlar hatırlar) sonra dinlemeden duramaz oldum. Öyle çok yakışıklılar çok seksiler falan demiyorum (tamam belli bir yakışıklılığa sahip değiller de demiyorum, taşlamayın hemen...) ama bunlar bildiğin şirin yahu :D Zaten hepsi benden (hatta kardeşimden) küçükler :D (kendimi yaşlı hissediyorum ama sonra Lee Min Ho'yla aynı yaşta olduğumu kendime hatırlatıp, düşüncelerimden sıyrılıyorum :D :P )

Ben en çok Onew'le Minho'yu sevdim, pek bi sevimliler :D artık takipteyim...

Ama yine de biri beni durdursun da izlemiyim şunu yaa ders çalışmam lazım, şunun şurasında ne kaldı 9 temmuza :(

Nan Shin Min Chan-ibnida ^_^

Korece konuşlamara alışkın olanlar başlıkta yazanın ne olduğunu anlamışlardır :D "Ben Shin Min Chan" diyebiliriz kısaca. Yani tanışırkene isminizi söylersiniz ya işte öyle.

Peki Shin Min Chan ismi nerden çıktı? İşte burdan çıktı :D

Bu site size Korece bir isim oluşturuyor. Sadece kendi isminize benzer bir isim veriyor, yani fazla ciddiye almanıza gerek yok :D :P

Siteye girdiğinizde ne yapmanız gerektiği yazıyor zaten ama ben bir de burda açıklıyım. Önce soyadınızı yazıyorsunuz, sonra isminizi heceleyerek yazıyorsunuz, sonra da cinsiyetinizi seçiyorsunuz. Click yazan butonu tıkladığınızda çok güzel bir Korece isme kavuşmuş oluyorsunuz. İlginç ve eğlenceli birşey :D :P

Ben az önce kendi ismimi buldum: Shin Min Chan :D ismimi pek sevdim ayrıca Lee Min Ho ile aynı isme sahip olmuş oldum kehkehekhehh :D

Eğlence için siz de öğreniverin bakam :D :P

Lee Min Ho'yla ilgili son haber ^_^

Facebook'ta yapılan açıklama :D Açıklamayı yapan Lee Min Ho'nun çalışanı. Min Ho'nun iyi olduğunu, hatta çekimlere tekrar başladığını söylemiş. Desteğimiz ve sevgimiz için teşekkür etmiş. Prodüksiyon dizi çekimi ve yayınının iyi olacağını açıklamış. Her zaman desteğimiz için müteşekkir olduğunu, dizi çekimi için Min Ho dahil tüm ekibin uyanık kaldığını söylemiş :D Orjinal yazıyı da ekledim yanlış çevirdiğim yerler olabilir :D

"Hi.
This is Minho's Staff.
We appreciate for your support and love to Leeminho.
There was a car accident during the filming around 4pm yesterday.
Lee, Min-ho went to hospital for examination and emergency care.
...
He's alright, so he started filming again from this morning.
Drama production explained filming and broadcasting drama will be all fine.

We are always very grateful for all your strong support.
It keeps up all the staffs of 'City Hunter' including Lee, Min-ho.

We'd keep closer look for everything and bring you back the great drama.

Thank you."

Lee Min Ho iyi yani uzun lafın kısası :D

 

 

Çabuk iyileş Min Ho-sshi ~_~

Lee Min Ho, 'City Hunter' çekimleri sırasında bir kaza geçirmiş, Kore saatine göre öğleden sonra 6:17'de. Hastaneye kaldırılmış ama durumu iyiymiş, ciddi bir yaralanması yokmuş. Zaten arabadan kendisi çıkmış yürüyerek. Kaza oldukça sert olmuş, arabanın ön kısmı parçalanmış, hava yastıkları açılmış falan ama neyse ki Lee Min Ho'da ciddi bir yaralanma yokmuş (bu çok rahatlatıcı bir durum yaa) Kontroller için hastaneye kaldırılmış.


Dizi çekimlerini durdurmuşlar. Aman zaten önemli olan dizi değil Min Ho'nun sağlık durumu. Şimdi kontroller için hastenedeymiş, yeni haberleri bekliyorum ama ulaşamadım henüz. Ajans temsilcisi "Lee Min Ho kontroller için hastanede. Biz hala test sonuçlarını bekliyoruz." demiş. İlk açıklamaya göre ciddi bir şeyi yok (çok şükür :) )

Buraya kadar yazdıklarım Facebook'tan öğrendiklerimdi. Bir de allkpop.com'dan öğrendiklerimi yazıyım.

Orda kaza saati olarak Kore saatine göre öğleden sonra 3:30 yazıyordu. Diğer bilgiler aynı, Lee Min Ho kazadan sonra hemen hastaneye götürülmüş, ciddi bir şeyi yokmuş, hatta saat 6'da evine gitmiş dinlenmek için. Test sonuçları da temiz çıkmış yani bir şeyi yokmuş :D Ayrıca soompi'den de baktım aynı şeyler yazıyor :D

Dizi çekimleriyse tamamen durdurulmuş, Min Ho'nun sağlık durumuna göre ne zaman çekileceğine bakılacakmış. Zaten kaza bi takip sahnesinin çekimi sırasında gerçekleşmiş.

Ne diyelim, çabuk iyileş Min Ho-sshi :D

Yeni sorularla yeni 'mim' ^_^

Yaa akşam akşam otururken aklıma ne geldi bak? ehehh :) Hani bu 13 soruluk 'mim' vardı ya, içinde garip sorular falan da vardı (hello kitty sorusu gibi :P ). Ben de kendi sorularımla yeni bir 'mim' oluşturayım dedim... Daha az soru var bu sefer, sadece aklıma takılanlar işteeee :D Bu mimde saçma sorular olmıcanın garantisini veremiyorum ama heee :P Önce kendim cevaplıcam sonra da paslıcam bakalım kimleri dolaşıcak :D

Takıntınız var mı? Varsa anlatıverin lütfen :)


Benim var mesela. İnsaların sağında yürüyemem, illa solunda yürümem lazım. Neden bilmiyorum ama takıntı işte (deli de olabilirim :) ) Eski erkek arkadaşıma çok çektirmiştim yaa, habire çekiştiriyodum bi o tarafa bi bu tarafa ehehh :P

Evde yangın çıksa kurtarılacaklar listenizin ilk 3 sırasında hangi eşyalarınız var?


1. Converselerim :D tabiiki çok bağlıyımdır onlara yaa :D


2. Kitaplarım. Onlardan vazgeçemem yaa. İçlerinde çok farklı şehirlerden aldıklarım falan da vardır. Hem de bazen tekrar okurum bazılarını falan işte öle yaa :D


3. Laptopum ehehehh :D halamın deyimiyle lolipopum işte. İçinde neler var neler yaa önce onları yedeklemem lazım (Lee Min Ho resimleri var yaa :P ) filmlerim,dizilerim var...Doldurdum icadı zaten, çökcek diye çok korkuyorum....


Pizzanızı neli seversiniz?


Bİ kere pizzaya bayılırım (artık rameni daha çok seviyom ama neyse :P ) Pizzamda kesinlikle domates olmamalı, zeytin de olmamalı :D Mantarı bol olsun, kaşarı bol olsun :D Valla canım çekti şimdi bile heee :D BOF'ta Jan Di'nin kardeşi pizzaları götürürken gözlerim büyümüştü pc karşısında :P


En çok hangi tür filmleri seversiniz?


Korku filmi :D tek geçerim...Romantik komedi ve animasyonları da çok izlerim ama biri 'film izleyelim' dediğinde aklıma ilk gelen filmler hep korku filmleri oluyo :D Bu aralar film izleyemediğim için pek bi dertliyim sormayın gitsin... Son 1 ay, ondan sonra günde 16 saat bişeyler izlicem, sizce beynim erir mi ehehh :D

Polisiye de severim yaa. Ama onu daha çok kitaplarda seviyorum, 3 günde okuyorum kitabı tatile gittiğim zaman, sonra güne karşı oturuyorum....

En sevdiğiniz çizgifilm kahramanı hangisi?


Bloo :D zaten bir önceki yazımda bahsetmiştim ondan. Şerefsizi çok severim yaa :P Bu aralar bir de Disneyde 'Balık Oltası' izliyorum, orda Milo var o da dünya tatlısı şapşal bir balıktır :D Resimdeki vatandaş olur kendileri, surata baksanıza yaa ne şeker dimi :P


Öyle şapşalıklar yapıyoki izleseniz eminim siz de bayılırsınız kehkeehkekkeh :P


Ayrıca çizgifilmlerin çocuklar için olduğu fikrine katılmıyorum yaa. Filmlerden daha çok emek harcanıyo o çizgifilmlere, çizimi ayrı renklendirmesi ayrı, bi sürü iş dimi ama???


Lakabınız var mı? Varsa bunu da söyleyiverin lütfen :P


Benim var yaa... 'Balık'...Unutkan olduğum için evde adım balığa çıktı dalga geçiyolar :D Bi de şimdi Uzak Doğu merakım nedeniyle artık 'japon balığı' oldum...Aslında ben daha çok Güney Kore'ye meraklıyım ama Japon nerden çıktıysa artık...


Yapmayı çok istediğiniz, hep hayal ettiğiniz bir şey var mı?


Ben dünya turuna çıkmayı çok istiyorum yaa. Özellikle Uzak Doğu turuna çıkmam lazım mutlaka, yoksa zamanla çatlarım falan mazallah...Kimse istemez benim çatlamamı dimi hee??? Şöyle Güney Kore'ye gitsem, bi restorana girsem, ramen söylesem çubuklarımla afiyetle yesem. Sonra 63'e gitsem, gezsem, balmumu müzesinde elimin balmumundan kopyasını yapsam :D


Neyse işte merak ettiklerim bunlar...Aslında dün aklımda daha başka sorular da vardı ama şimdi unutmuşum yaa (ehh balık lakabı boşuna değil demekki...) Soruların sonuna isterseniz soru ekleyebilirsiniz, öyle daha farklı bi 'mim' olur dimi, bak bunu iyi düşündüm heee...Sona istediğiniz bir soruyu ekleyip, cevaplandırıp, başkalarına öyle postalayın bunu, ne dersiniz???


Evet şimdi benim bunu postalamam lazım dimi?? Kehkehkehhh Hikaru ve Lee ilk posta size geliyor...Cevaplarınızı ve saçma sorularım hakkında yorumlarınızı merakla bekliyorum :D :P


Görüşmek üzereee ^_^

Tekrar tekrar izlediğim bazı 'şeyler' :)

Bazı şeyler yazdım çünkü kategori karışık: filmler, diziler, çizgifilmler, klipler aklıma geleni yazdım :D

Karayip Korsanları:  Bunun ilki çıktığında ben liseye gidiyodum son sınıftaydım. İtiraf etmek gerekirse filme gitme nedenim Orlando Bloom'u sevimli bulmamdı (sanırım o dönemde tüm genç kızlar onu severdi :) ).  Amaaaa filmden çıktığımda Johnny Depp' e aşık olmuştum (gençlik işte ehehh :) ) Sonra vcdsini aldım. Okuldan gelince haftaiçi hergün akşamüstü 5-7 arası izliyodum :D kaç kere izlediğimi tam sayamadım, en son 57ye kadar saymıştım ama sonra izlemeye devam ettim :D Özellikle 'Siyah İnci'nin Laneti' ve 'Dünyanın Sonu'nu izliyorum (izliyorum dedim çünkü hala izliyorum inatla kihkihkihh :D ) Filmin sonuncusuna gitmemiş biri olarak kendime koca bir 'yuuuuhhhhhh' patlatıyorum ayrıca (vakit yok anam napıyımmmm) Kaptan Jack Sparrow'un salına salına yürümesine bayılıyorum yaa. Nası pis bi insan ama nası karizmatik bi insan dimi :D İzlemeyen kalmamıştır heralde bu seriyi :)

Avatar: Son Hava Bükücü: 3 sezon süren bu güzide çizgifilm/anime üniversite hayatımın 2 yılını falan mı aldı :D cnbce'de başlasa da izlesem diye az beklemedim yani. Aang'in şaşkın suratıyla 'bu çocuk mu dünyanın kaderi?' dedirtecek şeyler yapması, Katara'nın şirin yüzünün altında yatan güçle düşmanları dize getirmesi (3. sezondaki kan bükme muhabbeti fenaydı), Sokka'nın salaklıkları, Toph'un herkese tepeden bakan burnu havada halleri, Zuko'nun intikam hırsıyla yanması ama sonradan takındığı sevimli halleri, Iroh'un tembelliği ve çay aşkı..Daha bi sürü şey var...Ayrıca en bayıldığım karakterlerden biri de Momo :D

FT Island / I Hope klibi: İzlemeye doyamıyorum bu klibi yaa. Şarkıya bayıldım zaten. Hong Ki'nin turuncu saçlarına bayıldım. Süper ne diyim :D







Hong Ki'nin izlediğim ilk klibi buydu, açılışı bunla yaptım. Sonra diğer kliplerine baktım falan filan :D ama en çok bunu seviyorum...

Phineas ve Ferb: Evet evet çocuk gibi bunu izliyorum ben :D

Phineas'ın 'Bugün napıcamızı biliyorum' diyip o yaşına rağmen dünyanın en muhteşem icatlarını yapmasına, Ferb'in mekanik dehasına ve dikdörtgen burunlu şaşkın suratına, Candace'in bunları bi türlü yakalatamamasına, Dr. Heinz Doofenshmirtz'in herbiri birbirinden şapşal kötülük planlarına, Perry adında şaşkın bi ornitorengin 007 James Bond'dan daha başarılı bi gizli ajan olmasına, bütün Danville'in bu kardeşlerin yaptıklarından haberi olması ama annesiyle babasının hala duymamış olmalarına ve bu 'icat'lar için gereken bütçeyi nerden sağladıklarını düşünmeme sebep olmalarına bayılıyorum. Çocuk gibi oturup tekrar bölümlerini bile izliyorum, yuhh bana artık dimi :D :P

Boys Over Flowers:Kim ne derse desin ben bu diziyi seviyom arkadaş. Özellikle Lee Min Ho'nun sevimliliğine paha biçilemez. Bazı sahnelerini tekrar tekrar açıp izliyorum. Dizide sevmediğim karakterler tabii ki vardı (Ji Hoo, Jan Di'nin anasıyla babası...) ama diziyi silemezler benden :D Hana Yori Dango'yu izlemedim bilemem ama ben Kore yapımını çok sevdim işteeeee :D İçimdeki Lee Min Ho aşkını başlatan dizi bu yaa :) onun şaşkın aşık hallerine bayılmıştım :)

Özellikle Gu Jun Pyo'nun ramen yeme sahnesinden sonra bütün herkes marketlere koşup ramen aramıştır heralde dimi :P ben çok canımın çektiğini biliyorum yani, hatta şimdi ki ramen sevdam bundan kaynaklanıyo olabilir :D

 


You're Beautiful:Bu diziyi de herkes beğenmemiş sanırım ama ben çok sevdim. Özellikle Jeremy olan her sahneyi açıp izliyorum, gülüyorum, bayılıyorum yaa...Nası bi şeker bi varlık bu yaa...Güldüğü zaman izleyen insanı gülümseten, yanakları sıkılası bi çocuk :D :P


Ayrıca dizide 13. bölümde Hwang Tae Kyung'ın domuz-tavşana sarılıp gülümsediği bi sahne var ki 10 kere izlemişimdir (hangi bölümde olduğunu bile ezberlemişim baksanıza :D ) Güzel dizi vesselam bence izleyin :D


Makas Eller:Johnny Depp'in kuşkusuz en iyi filmlerinden biridir. Kaç kere izlersem izliyim final sahnesinde içim titrer. 1990 yapımı bir film, bence bir başyapıt...Amerikan banliyösü tasviriyle, burda yaşayan insanları tanıtma tarzıyla eleştirel bi yanı da var bence. Zaten Tim Burton ve Johnny Depp ne zaman bir araya gelse böle güzel bir film çıkıyor ortaya. Filmin konusu kısaca şöyle:


Edward, bir mucit tarafından yapılmış, elleri takılmadan mucit öldüğü için yarım kalmış. Mucit Edward'ı tam bir beyefendi olarak yetiştirmiş, çok kibar, görgü kurallarını iyi biliyor. Sonra bi kadın buluyo Edward'ı evine götürüyo. İşte Edward'ın burada başına gelenleri anlatıyo film. Daha fazla anlatırsam spoiler olcak :) Filmi izlemeyen varsa mutlaka izlesin derim, çok romantik bir yanı var filmin. Kaç kere izlediğimi saymadım ama çok izledim yani :D Edward'ın yaşadığı malikane, rengarenk Amerikan banliyösü, Johnny Depp'in oyunculuğu, bunların hepsi görülmeye değer :D


Foster'ın Hayali Dostlar Mekanı:Ben hala çocuğum bu belli dimi. Yazdıklarımın yarısı çizgifilm :D Ama bu 'büyükler için çizgifilm' kategorisine girer bence :P  Resimdeki karakter Bloo olup, düzenbazın önde gideni bir varlıktır. Yapmadığı dalavere yok nerdeyse. Yabancı toplumlarda çocukların hayali arkadaşları olması gibi bir durum vardır ya (benim yiğenimin de var gerçi,bizle yemek falan yer arada :D ) işte bu çocuklar belli bir yaşa geldiklerinde hayali dostlarını bu eve veriyorlar evlat edinilsin diye (yetimhane gibi bişeymi artık) Genelde Bloo ortalığı karıştırıyo, arkasını toplamak başkalarına düşüyo falan ama çok eğlenceli. İzlettiğim herkese sevdirmiştim Bloo'yu. :D İşte en sevdiğim 2 sahne :P













İşte bunlar böyle. Aslında daha çok şey var böle izlemeden duramadığım ama yeter bu kadar yazdığım dimi :D İçimdeki çocuğun karnı acıktı, yemeğe gitmem lazım :D :P Başka yazılarda ve saçmalamalarda görüşürüz o zaman :D

 

Feshane?? Haaa...

Dün anemle Feshane'ye gittim. İsmek var ya bilirsiniz (ya da bilmez misiniz?? İstanbul belediyesinin kursları oluyo işte, neyse burdan bakıverin :) ) Kısacası el santları sergisine gittim. Annem ismek kurslarından resim kursuna gidiyo, ressam edasıyla gezdik sergiyi. Çok güzel ve ilginç şeyler vardı. Yemek kursu da var mesela hatta kendime uygun bi yemek bile buldum :D



Sebzeli noodle :) yanındaki de soya sosu gibi duruyo ama emin değilim...Neyse çok iştah açıcı görünüyo bence noodle :D

Sonra ilgimi çeken tabloların falan fotoğrafını çektim, bikaç tanesini ekliyim buraya.



En çok ilgimi çeken tablo bu oldu. Çok değişik, korku filmi hissi veriyo insana. Anneme bu tabloyu yaptırmayı düşünüyorum :D Bu tablo bi proje kapsamında yapılmış sanırım. Daha bir sürü böle gözler ve içinden yansıyan farklı manzaralar vardı. Gerçi sergideki herşey projeler kapsamında yapılıyor :)



Bu tabloyu görünce de çocuğun yanaklarını sıkıveresim geldi. Şunun tatlılığına baksanıza ne kadar gerçek :D Aslında çok fazla tablo var, ben de çok çok fotoğraf çektim ama hepsini koyamam buraya. Neyse bi de başka alandan fotoğraf koyayım :)



İşte bunlar da stilist teyzelerimin yaptığı çalışmalar. Sanırsam Kore modasını yakından takip etmeye başlamışlar :D :P Aslında bütün giysilerin fotoğrafını çekmiştim ama koyamadım buraya :)



Bak bu tablodaki kadını da kendime benzettim yahu, pc kucağında uyuyakalma yaptığım birşeydir yani (bi kez yaptım hakkaten, müzik dinlerken uyuyakalmışım : )



Bunlar çok tatlıydı yaa, Matruşkacıklara yeni bi anlayış getirmişler :D Yatak örtülerinde falan vardı, yatakların üstüne yastıklar falan da koymuşlardı çok çok çok şekerlerdi :D Neyse neyse İstanbul'da olanlara tavsiyem, gidip bi gezin bu sergiyi. 14 hazirana kadar sürcekmiş, çok güzel şeyler var, bunlar daha hiçbişe yani :D

[slideshow]

Slaytların içinde ilk fotolar da var, kusura bakmayın hacı... :D

Feshane'den sonra da Eyüp Sultan'da gezdik biraz. Ondan sonra da Mısır Çarşısı'na gittik. "Şimdi burda bi sürü turist vardır ya laaa!" düşüncesiyle girdiğim Mısır Çarşısı'nda, onca turistin arasında bikaç koreli bulup da iki muhabbetin belini kıramadık yaa :) Bir sürü sarı benizli turist vardı. kimisi ingilizce konuşuyodu, kimisi fransızca, kimise de ne olduğunu anlayamadığım ama içten içe "acaba rusçamı konuşuyo la bunlar??" dediğim bir dilde konuşuyolardı.

Bir ara uzaklarda 3 tane çekik çocuk gördüm ama yanlarına gidemedim yaa. Hatta bi tanesi siyah çerçeveli kocaman Pil Suk gözlüklerinden takmıştı çok şekerdi, sanırım Korelilerdi, ama gidemedim yanlarına, bi kalabalık bi kalabalıktıki sormayın :) Sonrasında annemi Koreli görcem diye çarşı kapısına kamp kurma konusunda ikna edebilseydim, emindim bikaç tanesini ağıma düşürebilceme ama annem beni dinlemediki :P

Neyse neyse lafı fazla uzattım sanki. Dün yazcaktım aslında bu yazıyı ama yorgun, bitkin, uykulu falan filandım. Ayaklarım da çok ağrıyodu (ayaklarımla yazının ne alakası varsa :P )

9 temmuzdan sonra ben yine annemi sürüklerim Mısır Çarşısı'na, o zaman kamp kurarım kapıya, sonra da yazarım buraya "bööle böle muhabet ettik yaaaa" diye :P :D

Bu sergiye gidin hacı çok güzel şeyler var :D

 

"Lee Min Ho" ve "dudak"????

Bildiğiniz gibi google amcaya danışan insanlar bizim bloglara ulaştığı zaman, bunun haberi de bize ulaşıyo...Hatta Hikarucum bununla ilgili yazılar yazmıştı: Aramaya inanmak ve Aramaya inanmak-2 :D Bu yazılarını gülme krizleri, karın ağrıları ve annemin çatık kaşları arasında gidip gelerek okumuştum :D

Bugün ben de istatistiklere bi göz atayım dedim. Bi de ne göreyim. Bi insan evladı "Lee Min Ho dudak" yazıp google amcaya danışmış bulabilirmiyim diye. Sonunda da gelmiş beni bulmuş. Hayır arkadaşım Lee Min Ho'mun dudaklarından sanane... Höööyyyttt derim ben sana heee....

Bugüne kadar ilginç bişeyler arayıp da sonunda beni bulan olmamıştı. Genelde "bigbang" yazmak yetiyo benim bloga ulaşmak için :) (Kolay ulaşılır olmak iyi mi kötü mü blog camiasında, muallakta kaldım şimdi???)

Bu Lee Min Ho'mun dudaklarını googleda arayan kişiyi, Hwang Tae Kyung bakışları atarak korkutmayı ümid ediyorum ve ona "hööyytttt len uzak dur Min Ho-sshi'nin dudaklarından..." diyorum.



Umarım "Hwang Tae Kyung görmüş menajer Ma edasıyla" titremişsindir arkadaşım...

Gökten bir "mim" düştü :)

Tazecik bir blogger olarak ilk "mim"imi almış bulunuyorum, vatana millete hayırlı uğurlu olsuuuuuuunnnnn..... Komawo Hikarucum :D

 Hayalindeki meslek nedir?

Valla ben de bilmiyom ki hacı...İlkokula giderken her 10 çocuktan 9'unun sölediği gibi "doktor olcaaaammm" diyodum. Sonra eczacı olmaya karar verdim, rahat meslek dedim ama sonra ondan da vazgeçtim. Sonra "ÖSS"ye girdim "senin puanın anca öğretmenliğe yeter kızaaammmm" dediler, "öğretmenlik en güzel meslek" dediler, "bi bayan için öğretmenlik en rahat meslek" dediler, kanıma girdiler :) öğretmen olduk ama ne rahatlığı, ben daha göremedim o rahatlığı...

Yazın sürmeyi en sevdiğin parfüm?

Ben parfüm olarak hep Avon ürünlerini kullanıyorum yaa. Onu da her indirime girenden alıp deneyerek en son 6 tanesinde karar kıldım (perceive, far away, celebre, wish of love, little black dress, incandessence), aklıma ne eserse onu sıkıyorum :D Ama en çok incandessence kullanıyorum bu aralar daha hafif bi kokusu var onun.



Bide far away kış kokumdur :D little black dress'im de bitti yaa alamadım tekrar annem izin vermiyo evde 5 tane parfüm olunca :D haa bi ara da She almıştım arada onu da sıkarım öle takılırım yani kafama göre :P

En önemli makyaj hileniz?

Makyaj yapmadığım için bi makyaj hilem de yok yaa. Bu niveanın nemlendiricileri var ya hani meyveli onlardan kullanırım, çilekli ya da passion fruit yazan vardı ondan, hatta bağımlı oldum sanırım 10 dakkada bir sürüyorum evdeyken bile :) (şimdi de sürdüm yahu) bir de siyah göz kalemim olmazsa olmazımdır, bazen yatarken bile sürüyorum kendimi renksiz hissedersem (deli miyim ne, gece gece kim görcekse :) ) Arada bir eyeliner sürerim dışarı çıkarken, gözlerim çekiktir biraz, hoşuma gidiyo etrafı siyah olunca :) göz kalemsiz olmaz yani :) bi kere bi arkadaşım Mardin'den sürme getirmişti, gözlerime dokunmuştu bu sürme kirpiklerim dökülmüştü biraz, o yüzden 2 hafta göz kalemi sürmemek zorunda kalmıştım, eziyet gibi geçmişti o 2 hafta yaa :(

Çay mı kahve mi? Şekerli/şekersiz,Sütlü/sütsüz?

Çaaaaay diye koptum burda. Acayip çaykolik bir tipimdir :D Üni.deyken çay diye oda arkadaşlarımı az sürüklememişimdir cafelere falan. Ama kahve de severim yani genelde nescafe derim ama Türk kahvesi de severim. Annemle karşılıklı höpürdetiriz kahvelerimizi bazen :D Nescafe içtiğim zaman üçü bir arada içerim, Türk kahvesini orta şekerli severim, çayı da şekersiz alıyım lütfen :D Bana ne sordunuz ben ne dedim dimi hepsini severim işte beaaaa :D

Tam şu anda kucağınıza bir cin düşseydi ve 3 dilek hakkiniz olduğunu söyleseydi, ne olurdu?

Ah be cin kardeş 3 dilek bana yetmez ki derdim ilk önce. Sonra dileklerimi sıralamaya başlarım...

Bir: Artık atanacaksam atanayım öğretmen olduk madem iş yapalım dimi. Şöle güzel bir okula atamam çıksın derdim (dileği boşa harcadık sanki dimi)

İki: Eğer ilk dilek boşa gittiyse, bari çok iyi bir işim olsun paraya para demiyim, ama çalışıyım da boş durmıyım yani.

Üç: Bu para demediğim paracıklarımla Güney Kore'ye gidiyim zırt-pırt, hem geziyim hem çalışıyım olmamı la derdim en son :D

Gerçi Güney Kore'de öğretmen olaydım paraya para demezdim zaten (4 milyon doları buluyomuş yıllık kazancı, Türkiye'de 18 bin dolar) iki dilek birden gerçek olurdu böylece :P

Burdan o çok muhterem şahsiyete, anacığıma sesleniyorum: "Ana beniii Kore'ye göndeeeerrrr!" :P :D

Kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği ve tatli. Bu öğünlerden ömrünüz boyunca yalnızca bir tanesini seçmek zorunda kalsanız,hangisi olurdu?

Elbette ki kahvaltıııı... Ama sınırsız seçenek isterim, bir de sınırsız çay :D O sınırsız seçenekle ben o kahvaltıyı hem akşam yemeği hem tatlı hepsi hepsi haline getiririm evelallah :P

Eğer Hello Kitty olsaydınız, kurdelanız ne renk olurdu?

Valla hacı ben Hello Kitty denen vatandaşı pek sevmiyom. Ama derseniz ki en sevdiğin renk hangisi cevap turuncu olur. Tam bir turuncu hastasıyımdır hem de manyaklık derecesinde :P esmer olmasam Lee Hong Ki-can gibi saçlarımı turuncuya boyardım üni. yıllarımda ama bana gitmez o renk diye sadece aralara attırmakla yetinmiştim (boyattım yani yine turuncuya :) )

Eğer ömrünüz boyunca yalnızca bir tane takı takma seçeneğiniz olsaydi bu ne olurdu?

Kesinlikle bileklik. Deri olur, metal olur, boncuklu boncuksuz hepsi olur yani. Zaten iki kolumu doldurmadan rahat edemiyorum yaa. Bi kere eski erkek arkadaşım saymıştı kolumdaki bileklikleri, deri metal toplam 9 bileklik sağ kolumda vardı 3 de sol kolumda :D Bileklik sevdiğimi bilen arkadaşlarım da değişik bişe gördüler mi alır getirirlerdi sağolsunlar çok hediye bilekliğim vardır :D Tek bir tane uzun deri bilekliğim olsa bana yeter yani ben herşeye uydururum onu :D

Sahip olmak istediğiniz bir yetenek ?

Twilight serisinin son kitabında Zafrina diye bi vampir kardeş vardı onun yeteneği çok hoşuma gitmişti, onu isterdim. Herkese istediği şeyi gösterebilme yeteneği vardı, korkunç hayaller olabilir, güzel rüyalar olabilir :P hem bu sayede beni görsün istediğim insanların hayallerine kendimi sokardım (şöle usturuplu hayallere ama, kontrol bende nasılsa :P )

Bitince almaya devam edeceğiniz bir kozmetik ürünü?

Şampuan, duş jeli, parfüm, anti-perspirant...Bunlar dışında tabii ki siyah göz kalemi, hatta bitmeden alırım :D aaa bir de nivea dudak nemlendiricisi işte bakın bu:

 

Eğer geleceği görme şansınız olsaydı, görmek ister miydiniz? Evetse tam olarak neyi görmek isterdiniz?

Geleceği görmek istemezdim yaa o zaman heyecanı kalmaz. "Flash Forward" diye bi dizi vardı, insancıklar 2 dakika boyunca hayatlarının 6 ay sonrasından bir kesit görmüşlerdi. Orda bi tane adamcık vardı o görememişti de "ben neden görmedim? 6 ay içinde ölcem mi?" diye kafayı yemişti. Diziyi tam izlemedim ama vatandaşların kafayı yediğini görünce "geleceği görme" fikrinden bayaa bi soğumuştum hacı :P

Gizli ünlü aşkınız kim?

Sıkı durun açıklıyorum :D açıklıyım mı yaa? hadi hadi tamam söledim gitti :P

Lee Min Ho :D



Adama tutuldum resmen yaa. BOF'ta okulun kapısından bi girdi bu, ben koptum. Sonra bağlandıkça bağlandım. Gu Jun Pyo aşağı Gu Jun Pyo yukarı. Bütün filmlerini izledim bi solukta, sonra dizilerini izledim hatta hala izliyorum. City Hunter'a başlamadım henüz ama yaza izlicem ilk sırada o var :D şimdi Mackerel Run izliyorum, pek bi şebek orda yaa çok tatlııııııı..... :P Yaa bi de kolunu bilekliklerle doldurmasına bayılıyorum ( tıpkı benim gibi işte :) )

Hayatımda ilk defa bi ünlüden bu kadar derin etkilendim hacı, adam çarptı beni :D şimdi açıp açıp BOF izliyorum, yetmiyo Personal Taste izliyorum, güldüğü sahnelere bakıyorum, ağladığı sahnelere bakıyorum... Sonra şarkısını dinliyorum







Lee Min Ho'dan önce favori aktörüm Kim Nam Gil'di, ama o sadece favori aktörümdü yaa :P Lee Min Ho'nun yeri ayrı, hem telefonumda hem pcmde ekranda o var, abim de kim bu saftoş diyip beni sinir ediyo... Hikaru'nun SJK için dediği gibi ben de Lee Min Ho'yu görünce gülümsememe engel olamıyorum, ağladığı sahneleri izlerken dudak büküyorum farkında olmadan. Youtube'da fotoğraf çekimlerinin videolarını görmüştüm böle utangaç utangaç gülümsemeler, bi şirinlik bi tatlılık :D Bu yaz bir de Lee Min Ho'yu tanıma turuna çıkıcam internette, şimdi çok vakit bulamıyorum oppamı tanımaya :(

Biri bana deseki "Kore'ye gidince Lee Min Ho'yu kesin görürsün" ilk uçağa atladığım gibi soluğu Kore'de alırım :D :P

Neden blog tutmaya başladınız?

Ya şimdi ben her zamanki gibi internette o blog senin bu site benim sürtüyodum. Sonra Lee Min Ho derken "My Lovely Roommate" diye bişey gördüm. "Bu da nesi?" diye kendimi attım o sayfaya, baktım bi hikaye başrolde de bir Türk kızı ve Lee Min Ho... Bir solukta 10 bölümü birden okudum. Sonra bu güzide hikaye-senaryonun yazarı olan Hikaruivy adlı arkadaşıma hikayesini ne çok beğendiğimi ne çok bayıldığımı yazdım. Sonra onun hikayelerini ve yazılarını okuduktan sonra bende de böle bi şimşek çaktı "Sen neden denemiyosuuuuun?" diye. İşte böle başladım blog tutmaya :D yani müsebbibim sensin Hikarucum :D kamsahabnida çingucum :)

Şimdi hem Hikaru'nun Güneş ve Ay'ını okuyorum, hem de kendi hikayemi yazıyorum. :D

Bu bloglarda gezdikçe kendi deliliğimden sıyrılıyorum yahu. Evde "Kore sever" pek fazla kişilik olmadığından özellikle abim adımı "deli"ye çıkardı. Burda yeteri miktarda "Kore sever" var çok şükür :P Kore sevgimi sizlerle paylaşmak iyi geliyor yani :D

Bu "mim"i iletmem gerekiyo sanırım, dimi? Henüz yeni olduğumdan çok fazla kişi tanımıyorum, o yüzden seni seçiyorum My destiny :D umarım bu konuda daha önce "mim" gelmemiştir sana :D

Makarnadan "çakma" ramen :D

Evet sonunda yaptım. Hatta fotoğrafını da çektim. Hazır abim evde yokken girdim mutfağa koşa koşa, kaptım ufacık tenceremi :D neden mi "abim yokken"? Çünkü ben ne zaman Kore'yle ilgili bişey yapsam adımı "deli"ye çıkaran o muhterem şahsiyet kendisi olur da o yüzden :D

Neyse gelelim asıl konumuza. Benim ramen Türk-Kore ortak yapımı oldu resmen; biraz acılı, az baharatlı, kafana göre takıl mantığıyla harmanlanmış :)

Hemen anlatıyım nasıl yaptığımı. Önce küçük tencereyle su kaynattım, kaynayınca biraz spagetti koydum içine, biraz haşladım. Sonra süzdüm makarnanın nişastası biraz gitsin diye soğuk suyla yıkadım. Tekrar tenceye koydum makarnalarımı, üstüne tekrar su koyup kaynamaya bıraktım. Haa bi de içine 1/4 knorr tavuk suyu tableti koydum.

Sonra diğer tarafta, sebze soteledim. Bu sefer evde tavuk bulamadığımdan sebzeli denedim. Havuç ve kabak soteledim ben jülyen doğrayıp, sonra üstlerine baharat attım; zencefil, kırmızı biber, nane :) (ben azar azar attım isteyen fazla atabilir, ama zencefil konusunu bilmem çok atınca nasıl olur)

Sebze sotemin üzerine biraz soya sosu döktüm, sonra bunu kaynayan makarnalarımın içine ekledim. Hepsini birlikte biraz kaynattım. En son birazcık maydanoz doğradım (nasıl olur diye merak ettim) üstüne döktüm. Bir süre kaynadıktan sonra afiyetle yedim. Ben beğendim valla, makarnalar lezzetli olmuştu, suyu da sebze çorbası gibi olmuştu.

(bu arada kasenin altındakine dikkat çekerim, ders de çalışırım yani. çalışmamak için o kadar bahane bulmama rağmen çalışıyom beee)



Fena olmadı bee. Tabiki hazırlarından çıkan sosla daha lezzetli bişe oluyo ama bu da gider yani :D bi dahakine tavukluyu da tekrar denicem :)

Bu arada hikarucum "mim"imi aldım çalışmalarıma başladım, ama ne zaman yayımlayabilirim bilemedim :D

Blogger tarafından desteklenmektedir.

Twitter Update

Followers

Labels

Recent News